16 Haziran 2014 Pazartesi

Reklam Kirliliği

Medyada Reklam Kirliliği başlıklı bir yazıdan alıntıdır.

Her gün biraz daha rahatsız edici yoğunlukta bir reklam kirliliğiyle karşı karşıyayız. TV'de, özellikle dizi filmlerin önü, arkası, ortası, berisi,ekran altı, ekran kenarı, ekran kulağı, kulak arkası.. Her yerine sıkıştırılan reklamlardan gına geldi. Sinemaya gittiniz, koltuğunuza kuruldunuz; filmi beklerken en az 15 dakika reklam izlemeye mecbur bırakıyorlar insanı. Çıkmak isteseniz çıkamazsınız, zaplamak keyfiyeti hiç yok. Otur, mecburen seyret!..

Gazetelerin özellikle hafta sonu ekleri lebaleb reklamla dolu, reklamdan okunacak şey bulmak mümkün değil... Sokaklar, caddeler reklam panolarıyla sıvanmış müzik kutusu radyolardan biteviye reklam... Futbolcu formalarında reklam, tiyatro sahnesinde repliklere arsızca monte edilmiş reklam sloganları, filmlerin karelerine alenen giydirilmiş reklam spotları... Daha neler neler...

Anladık, reklam da hayatın bir gerçeği, pazarlamanın bir unsuru,bir yatırım.. Malını satmak isteyen reklamını da yapacak. Yapsın yapmasına da, bunun da bir izanı yok mudur? Bu kadar mı taciz edecek, ikrah edecek boyutlara vardırılır bu iş? Tam bir reklam kirliliği ile yüz yüzeyiz mecralarda. Özellikle de TV'lerde..

Peki niye böyle? İki ana neden sayabiliriz. Birincisi, Türkiye, gerçekliğinin üstünde bir medya niceliğine sahip ve bu medya kalabalığı ancak reklamla yaşıyor, reklam pastasından daha çok pay alabilmek için de tarifeler ucuzlatılıp olmadık büyüklük ve iddiadaki firmalara olmadık fiyatlarla reklam yaptırılıyor.

Bir karşılaştırma: "Türkiye'de 30 saniyelik bir TV spotunun prime time'da ortalama fiyatı 1.800 $ iken, Meksika'da 7.820 $, İngiltere'de 44.500 $, İspanya'da ise 18.900 $ (06.12.2005 - DYH İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, Uluslararası Reklamcılık Derneği Başkanı olarak yaptığı basın duyurusundan.)

Tarifeler bu kadar yerlerde süründürüldüğündendir ki, ortalıkta görünen reklam niceliğine uygun olmayan bir toplam reklam harcaması var. Yer gök reklamdan geçilmezken ulaşılan reklam harcama tutarı 2 milyar dolar. Yani milli gelirin binde 4,7'si...

Ad Barometer:Worldwide Advertising Market 2004-2005 başlıklı rapora göreyse, bu oran gelişmiş 7 büyük ülkede ortalama yüzde 1'in ya da binde 10'un üzerinde.

Aynı rapora göre, nüfus başına reklam harcamasının AB ortalaması 190 avro, ABD ortalaması 479 avro. Bizde 2005 reklam harcamasını avro olarak ifade edersek, toplam 1 milyar 360 avro.Yani nüfus 72 milyon olduğuna göre, Türkiye'de kişi başına yapılan reklam harcaması 19 avroda kalmaktadır. Yani AB ortalamasının onda 1'i...

Kişi başına reklam harcaması AB'nin 10'da biri olabilir ama bizde topluma izlettirilen reklam, ortalama bir AB vatandaşınınkinden ziyadesiyle üstünde olmalı.

Öte yandan, reklamın niceliği ve niteliğinin izleyici, okuyucu, tüketici üzerindeki olumsuzluğunu önleyecek ciddi, yaptırım gücü olan bir filtre, bir koruyucu, denetleyici mekanizma yok. Herkes reklamda her şeyi kullanabiliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder