1 Temmuz 2014 Salı

Dürtüsel Satın Alma

Alternatif Başlıklar: Canını İstetme, Çekiciliğine Kaptırma, Baştan Çıkarma, Bağımlılık Oluşturma, İhtiyaç Üretme, Müşteri Yetiştirme, Satın Aldırma

Kozmetik Ürünlerde Kadınların Dürtüsel Satın Alma Davranışlarını Etkileyen Faktörlerin Analizi başlıklı bir makaleden alıntıdır. Başlıklar ilave edilmiştir.

Hedef: Kadın

Günümüz modern yaşamında insanlar görüntüleriyle ve farklılık yaratma yetenek ve imkanlarıyla farklı olmaya çalışmaktadırlar. Bu bağlamda insan vücudu, özellikle de yüzü, önemli bir işlev, bir vitrin görevi görmektedir.

Kadın tüketiciler arasında dış görünüme yönelik bilinçlenme artışı sıklıkla kitlesel medyadaki gerçekdışı güzelliği destekleyen resimler ve yoğun mesajlarla teşvik edilmektedir.
Yazarın kibarca bilinçlenme artışı dediği durumun benzerinin ergenler için de yaşandığını Can Dündar ifade etmektedir.
"Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor."
Genel olarak kadın erkek herkesi kapsayan bir ifade ile Umut Koray Tuncay da Tüketim Toplumu başlıklı yazısında görsel medyanın gün geçtikçe ahlaksızlaşıp bir nevi pornografiye dönüşürken toplumdaki cinsel açlık seviyesinin tavan yaptığını ve insanların cinsel açlıklarını tatmin etmek için başka yollar aradığını ve özellikle kendini ifade edebilmek, karşı cinse varlıklı, güçlü, sosyal statüsü yüksek ve doğurgan görünebilmek için kendisine medya ve toplum tarafından dayatılan ürünlere yöneldiğini söylemektedir.
Kadınların ekonomik yaşamda rollerinin çeşitlenmesi ve sosyal hayatta çeşitli alanlarda da varlıklarının giderek artması sonucunda kozmetik ürünlerin kendilerini ifade etmeleri ve daha iyi hissetmeleri açısından önemli işlevler gördüğü açıktır.

Dünya ticaretinin %30'unu cilt bakım, diğer makyaj, güneş koruyucu ve bronzlaştırıcı ürünler oluşturmaktadır.

Erkeklerin fonksiyonel ürünlere odaklandığı bunun yanında kadınların ise estetik ve görsel ürünlere odaklandığı ifade edilmektedir. Kadınların davranışlarının genellikle erkeklere kıyasla daha duygusal ve psikolojik kökenli olduğu ve daha dürtüsel satın almaya duyarlı oldukları da belirtilmektedir.

Dürtüsel Satın Alma Kavramı

Dürtüsel satın alma belirli durum, obje ya da zamana göre belirli uyarıcılardan etkilenerek plansız, anlık ve tepkisel satın alımları ifade etmektedir.

Dürtüsel satın alma herhangi bir plana dayanmadan çoğunlukla bir dürtünün aniden ortaya çıkmasının neticesinde gerçekleşen alımlardır. Dürtüsel satın alma hoşlanma (affective) ve bilişsel (cognitive) şeklinde ve bunların altında yer alan altı unsuru içine alarak işlev görmektedir. Karar almayı etkileyen bu altı unsur; hoşlanma (hisler, duygular ve ruhsal durum) ve bilişsel (düşünme, anlama ve bilgiyi yorumlama) durumlarını içermektedir. Hoşlanma durumu bilişselliği bastırdığı için dürtüsel satın alma davranışı daha olası hale gelmektedir. Hoşlanma bileşenleri olumlu satın alma duyguları ve ruh hali yönetimi olan satın alma için dayanılmaz dürtüleri içerir.

İnsanları dürtüsel satın almaya psikolojik olarak yönlendiren çeşitli güdüleme araçları bulunmaktadır. Bir ürünün görsel örneği ya da promosyon teşviği satın almaya ani bir dürtü oluşturabilmektedir.

Uyarıcı (elbise, mücevher ya da bir şekerleme) bir tüketicinin dürtüleriyle hareket etmesine neden olan katalizör olarak işlev görebilecektir. Satın alma çevresi malların konumlandırılmasında pazarlama uzmanlarına olanaklar sağlayan ve dürtüsel satın almayı uyaran ciddi bir faktördür.

Pişmanlık

Dört türde satın alma tanımlanabilmektedir... Öneriyle yapılan dürtüsel alımlar önceden hissedilemeyen bir ihtiyacı tatmin eden bir ürünle karşılaşıp ürünün ve diğer unsurların çekiciliğine kapılarak yapılan alımlardır... Planlı yapılan dürtüsel alımlar, alıcıların mağazada belirli bir ürünü satın almayı umarken diğer markaların çekiciliğine, bazı ürünlerdeki özel fiyatlara, kuponla alışveriş önerilerine ya da promosyonlara kapılıp diğer ürünler satın alındığında oluşmaktadır.

Dürtüsel satın almanın üçüncü özelliği davranışın anlık olmasıdır. Tüketici satın almanın sonuçlarını tam manasıyla değerlendirmeden anlık karar vermektedir. Sonuç olarak, tüketicinin deneyimi gelecekteki sonuçların suçluluk ya da bilgisizlik olarak adlandırılabilen duygusal ve/veya bilişsel tepkileri olacaktır.

Dürtüsel satın alma (impulsive buying) yazar kasaya yakın ürünler gibi dışsal bir tetikleyici tarafından güdülenir. Tutkulu satın alma (compulsive buying) stres ya da endişe gibi içsel bir tetikleyici tarafından güdülenir... Bu tür kontrol edilemeyen ve aşırıya kaçan satın alma davranışları gerçekleştirdiklerinde kişiler, fazla harcama yapmış olmanın getirdiği baskı sonucu rahatsızlık hissine kapılmaktadır.

Reklamcılığın Hegemonyası

The Power of Advertising başlıklı bir yazıdan alıntıdır.

Modern toplum reklam olmadan nerede olurdu? Bireysel reklamcılar sadece belli bir ürünü satmaya çalıştıklarını düşünebilirler ama bir bütün olarak reklamcılık bize bütün bir hayat tarzını satar. Eğer reklamcılık olmasaydı bütün toplum oldukça farklı olacaktı. Mesela ekonomi, reklamlar ve sınırsız tüketim için arzularımızı kamçılayan bütün tanıtımlar olmadan krizin içine saplanacaktır...

Kıskançlığımızın ateşlerini körüklerken reklamcılık zihnimizi kendimizle, evlerimizle, arabalarımızla, tatillerimizle ve birden bire elzem görülen yeni elektronik ıvır zıvırların sonsuz kuyruğuyla meşgul eder. Toplumdaki gerilimler ve dünyanın geri kalanındaki problemler, zerre kadar önem verildiyse, çabucak arkaplana söner. Artık bunlar kesinlikle tahrik edecek şey değildir, nihayetinde kaybedenler olmadan kazananlar olamaz, hayat budur olur...

Tam metin aşağıdadır.

* * *

Where would modern society be without advertising? Individual advertisers might think they are just trying to sell a particular product but advertising as a whole sells us an entire lifestyle. If it weren't for advertising the whole of society would be quite different. The economy, for instance, would be plunged into a crisis without the adverts and all the publicity that fuel our desire for limitless consumption.

As John Berger observed in his book "Ways of Seeing", all advertising conveys the same simple message: my life will be richer, more fulfilling once I make the next crucial purchase. Adverts persuade us with their images of others who have apparently been transformed and are, as a result, enviable. The purpose is to make me marginally dissatisfied with my life - not with the life of society, just with my individual life. I am supposed to imagine myself transformed after the purchase into an object of envy for others - an envy which will then give me back my love of myself.

The prevalence of this social envy is a necessary condition if advertising is to have any hold on us whatsoever. Only if we have got into the habit of comparing ourselves with others and finding ourselves lacking, will we fall prey to the power of advertising.

While fanning the flames of our envy advertising keeps us preoccupied with ourselves, our houses, our cars, our holidays and the endless line of new electronic gadgets that suddenly seem indispensable. Tensions in society and problems in the rest of the world, if attended to at all, quickly fade into the background. They are certainly nothing to get particularly worked up about. After all, there can't be any winners without losers. That's life.

Furthermore, together with the holy rituals of shopping (people get dressed up now to go shopping in the way that they only used to get dressed up when they went to church) advertising is one of the ways in which we are quietly persuaded that our society is the best of all possible worlds (or at least so good that it is not worth campaigning for any fundamental changes). Adverts implicitly tell us to get off our fat arses and do some shopping, and the idea that the shelves of the shops are full of the latest products is indeed one of the most effective ways in which contemporary society gets its legitimation.

People like John Berger are also not entirely over the moon about the impact that advertising and shopping have on the value of political freedom. Freedom is supposed to be the highest value in our societies, but in the age of the consumer that freedom is all too readily identified with the freedom to choose between Pepsi and Coke, McDonald's and Kentucky Fried Chicken, Toyota and Ford, and people lose interest in the various political freedoms and our ability to participate in the process of exercising democratic control. There are lots of criticisms that could be made of modern democracies, but no one is going to pay much attention to them if they are more interested in becoming happy shoppers.

In all these ways advertising helps to keep the whole socio-economic show on the road. We are rarely aware of this because we are too busy working to earn the money to pay for the objects of our dreams - dreams that play on the screen of our mind like the little clips of film we see in the commercial breaks.

AVM'ye Gezmek için Gitmek

Nureddin Yıldız Hoca, alışveriş merkezine gezmek için giden müslüman raydan çıkmış müslümandır diye uyarıyor.

Alışveriş merkezine gezmek için giden müslüman raydan çıkmış müslümandır. (Nurettin Yıldız)
Bilakis Allah verdiği nimetlerin üzerimizde görülmesini ister. Tüketelim ister. Çıldırarak değil. Sağlığımızı, kişiliğimizi, ailemizi koruyarak tüketelim ister. Para harcamak için bir yere gitmektir çılgınlık.

Alışveriş merkezine gezmek için giden müslüman raydan çıkmış müslümandır. İhtiyacını karşılamak için elbette alışveriş merkezine gidersin.
- Çoluk çocuk bugün alışveriş merkezine gittik.
- Hayrola hepiniz ayakkabı mı aldınız?
- Yoo şöyle bi gezelim dedik.
Vay halimize. Umreye gider gibi alışveriş merkezine gitmeye başlamış müslüman.

"Şöyle bi gezelim dedik." Başkalarının kadınlarını kızlarını görmek miydi maksadınız? Yoksa çocuğunu aklında olmadığı halde bir dahaki ay neler tüketeceklerini rüyasında görsün diye teşhir için mi gittin? Yoksa kendi çoluk çocuğunu mu teşhir etmeye gittin? Hangisi bunların? Çocuk niye sizinle geldi çocukla ilgili bir alışveriş olmadığı halde?
- O da bi görsün dedik.
Nasıl çıldırdığımızı mı görsün diye aldınız?

30 Haziran 2014 Pazartesi

İhtiyacatın Ziyadeleşmesi

Risale-i Nur Külliyatı'ndan Nur Çeşmesi s.128'den alıntıdır.

İkinci sual: Sen eskiden şarktaki bedevî aşâirde seyahat ettiğin vakit, onları medeniyet ve terakkiyata çok teşvik ediyordun. Neden kırk seneye yakındır medeniyet-i hâzıradan "mim'siz" diyerek hayat-ı içtimaiyeden çekildin, inzivaya sokuldun?

Elcevap: Medeniyet-i hâzıra-i garbiye, semavî kanun-u esasîlere muhalif olarak hareket ettiği için seyyiatı hasenatına, hatâları, zararları, faydalarına râcih geldi. Medeniyetteki maksud-u hakikî olan istirahat-i umumiye ve saadet-i hayat-ı dünyeviye bozuldu. İktisat, kanaat yerine israf ve sefahet; ve sa'y ve hizmet yerine tembellik ve istirahat meyli galebe çaldığından, biçare beşeri hem gayet fakir, hem gayet tembel eyledi. Semavî Kur'ân'ın kanun-u esasîsi,

"İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır." Necm Sûresi: 53:39

"Yiyin, için, fakat israf etmeyin." A'râf Sûresi: 7:31

ferman-ı esasîsiyle, "beşerin saadet-i hayatiyesi, iktisat ve sa'ye gayrette olduğunu ve onunla beşerin havas, avâm tabakası birbiriyle barışabilir" diye Risale-i Nur bu esası izaha binaen, kısa bir iki nükte söyleyeceğim:

Birincisi: Bedevîlikte beşer üç dört şeye muhtaç oluyordu. O üç dört hâcâtını tedarik etmeyen, on adette ancak ikisiydi. Şimdiki garp medeniyet-i zâlime-i hâzırası, su-i istimâlât ve israfat ve hevesatı tehyiç ve havâic-i gayr-ı zaruriyeyi, zarurî hâcatlar hükmüne getirip görenek ve tiryakilik cihetiyle, şimdiki o medenî insanın tam muhtaç olduğu dört hâcâtı yerine, yirmi şeye bu zamanda muhtaç oluyor. O yirmi hâcâtı tam helâl bir tarzda tedarik edecek, yirmiden ancak ikisi olabilir; on sekizi muhtaç hükmünde kalır. Demek, bu medeniyet-i hâzıra insanı çok fakir ediyor. O ihtiyaç cihetinde beşeri zulme, başka haram kazanmaya sevk etmiş. Biçare avâm ve havas tabakasını daima mübarezeye teşvik etmiş. Kur'ân'ın kanun-u esasîsi olan "vücub-u zekât, hurmet-i riba" vasıtasıyla avâmın havassa karşı itaatini ve havassın avâma karşı şefkatini temin eden o kudsî kanunu bırakıp burjuvaları zulme, fukaraları isyana sevk etmeye mecbur etmiş. İstirahat-i beşeriyeyi zîr ü zeber etti.

İkinci nükte: Bu medeniyet-i hâzıranın harikaları, beşere birer nimet-i Rabbaniye olmasından, hakikî bir şükür ve menfaat-i beşerde istimali iktiza ettiği halde, şimdi görüyoruz ki, ehemmiyetli bir kısım insanı tembelliğe ve sefahete ve sa'yi ve çalışmayı bırakıp istirahat içinde hevesatı dinlemek meylini verdiği için, sa'yin şevkini kırıyor. Ve kanaatsizlik ve iktisatsızlık yoluyla sefahete, israfa, zulme, harama sevk ediyor.

Meselâ, Risale-i Nur'daki Nur Anahtarının dediği gibi, radyo büyük bir nimet iken, maslahat-ı beşeriyeye sarf edilmekle bir mânevî şükür iktiza ettiği halde, beşte dördü hevesata, lüzumsuz, mâlâyâni şeylere sarf edildiğinden, tembelliğe, radyo dinlemekle heveslenmeye sevk edip sa'yin şevkini kırıyor. Vazife-i hakikiyesini bırakıyor.

Hattâ çok menfaatli olan bir kısım harika vesait, sa'y ve amel ve hakikî maslahat-ı ihtiyac-ı beşeriyeye istimali lâzım gelirken, ben kendim gördüm, ondan bir ikisi zarurî ihtiyâcâta sarf edilmeye mukabil, ondan sekizi keyif, hevesat, tenezzüh, tembelliğe mecbur ediyor. Bu iki cüz'î misale binler misaller var.

Elhasıl: Medeniyet-i garbiye-i hâzıra, semavî dinleri tam dinlemediği için, beşeri hem fakir edip ihtiyacatı ziyadeleştirmiş. İktisat ve kanaat esasını bozup israf ve hırs ve tamahı ziyadeleştirmeye, zulüm ve harama yol açmış. Hem beşeri vesait-i sefahete teşvik etmekle, o biçare muhtaç beşeri tam tembelliğe atmış, sa'y ve amelin şevkini kırıyor. Hevesata, sefahete sevk edip ömrünü faydasız zayi ediyor.

Hem o muhtaç ve tembelleşmiş beşeri, hasta etmiş. Su-i istimal ve israfatla yüz nevi hastalığın sirayetine, intişarına vesile olmuş.

Hem üç şiddetli ihtiyaç ve meyl-i sefahet ve ölümü her vakit hatıra getiren kesretli hastalıklar ve dinsizlik cereyanlarının o medeniyetin içlerine yayılmasıyla intibaha gelip uyanmış beşerin gözü önünde ölümü idam-ı ebedî suretinde gösterip her vakit beşeri tehdit ediyor, bir nevi cehennem azâbı veriyor.

İşte bu dehşetli musibet-i beşeriyeye karşı Kur'ân-ı Hakîmin dört yüz milyon talebesinin intibahıyla ve içinde semavî, kudsî kanun-u esasîleriyle bin üç yüz sene evvel gösterdiği gibi, yine bu dört yüz milyonun kendi kudsî esasî kanunlarıyla beşerin bu üç dehşetli yarasını tedavi etmesini; ve eğer yakında kıyamet kopmazsa, beşerin hem saadet-i hayat-ı dünyeviyesini, hem saadet-i hayat-ı uhreviyesini kazandıracağını; ve ölümü, idam-ı ebedîden çıkarıp âlem-i nura bir terhis tezkeresi göstermesini; ve ondan çıkan medeniyetin mehasini, seyyiatına tam galebe edeceğini; ve şimdiye kadar olduğu gibi dinin bir kısmını, medeniyetin bir kısmını kazanmak için rüşvet vermek değil, belki medeniyeti ona, o semavî kanunlara bir hizmetkâr, bir yardımcı edeceğini, Kur'ân-ı Mu'cizi'l-Beyânın işârât ve rumuzundan anlaşıldığı gibi, rahmet-i İlâhiyeden şimdiki uyanmış beşer bekliyor, yalvarıyor, arıyor.

Mesnevi’de Heva ve Heves

Tahir Büyükkörükçü, Hakiki Vechesiyle Mevlana ve Mesnevi, İman bahsi, s.77’den alıntıdır.

* * *

Nefsi zelil ve mutî olan kimseye ne mutlu. Nefsinin tekmesi kendisini helâk eden kimsenin de vay haline.

Heva ve hevesin yolunda gitme de, Allah’tan cennetteki Selsebîl ırmağına bir yol iste.

Ey heva ve hevesi, derununda tazeleyen kimse; imanını tazele. Fakat, yalnız dilinin söylemesiyle değil.

Heva ve şehvet taze bulundukça iman taze değildir. Çünkü bu heva, hakikat kapısının kilididir.

Rüzgarın esişine tâbi olan ot gibi nefis ve hevaların zevkine uyma. Zira arşın gölgesi bir kulübeden evladır.

Gazabı, şehveti, hırsı terk etmek mertliktir. Peygamberlik damarıdır.

* * *

27 Haziran 2014 Cuma

Müstehcen Reklam Panosu Şikayet Örneği

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Bilgi İşlem ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na yapılan bir şikayettir.

En son 20 Mart 2011 tarihinde gözüme zorla sokulan otobüs ve metrobüs duraklarının ClearChannel panolarındaki "Patos Rolls" reklamından şikayetçiyim. Toplumsal değerleri zayıflatan, insanın edep duygusunu yırtan, insanın gözüne zorla sokulan, durakta bekleyeni adeta kucağına alan ve huzurunu bozan, üzerinde yarısı çıplak ve iştihalı bir bakışla bakan bir kadın bulunan, kadınlar gününün geçmesiyle kadın istismarına devam eden, kadının değerini yanlızca güzelliğine indirgeyen, kadınlara ulaşamayacakları bir güzellik gösterip onları sıkıntıya sokan, eşlerinin kıymetini bu kadar güzel değil diye erkeklerin gözünden düşüren, erkeklerin hissiyatlarını galeyana getirip şu an için ancak çerezle tatmin olabilecekleri mesajını veren, ağzına bir şey götüren kadın metaforu ve kadının bedeni güzelliği ve zevk alma üçlemesinin verdiği subliminal mesajın yan ürünü olarak kadının cinsel bir meta olarak yorumlanmasına sebep olan bu ve benzeri reklamların kaldırılmasını ve bir daha toplum önünde sergilenmemesini istiyorum.

26 Haziran 2014 Perşembe

Müstehcen Reklam Panolarını Şikayet Süreci

Kadını Cinsel Olarak Ön Plana Çıkartan Reklamlar için Şikayet başlıklı bir yazıdan alıntıdır.

Son zamanlarda, bilmem nedendir, toplumsal alanlarda ürünlerden çok kadınları ve kadınların cinselliğini ön plana çıkartan reklamların sayısı iyice arttı. Bu reklamların rahatsızlığını hisseden bir vatandaş olarak, diğer birçok kişi gibi bu probleme resmi kanallar aracılığı ile çözüm aramış bulunup aşağıdaki yazışmayı yapmış bulunmaktayım.

Yazışmalar sonunda ortaya çıkan sonuç reklamlardan daha fazla rahatsızlık verdiği için, yapılan yazışmaları diğer insanlarla paylaşmanın farkındalığı arttırarak problemin çözümü için etkin bir girişim olacağı düşüncesindeyim.

Hazırlanan bu metni, yapılan çalışmalarda harcanan emeği de gözeterek, çevrenizdeki kişilerle paylaşmanız, gündeminize almanızı rica ederim.

Allah bizleri korktuklarımızdan emin kılsın. Umduklarımıza nail eylesin.

Y.Ç.

»
Gönderen: Başvuru Sahibi
Alıcı: Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER)
Tarih: 09.05.2014

İl genelinde bulunan panolarda müstehcen içerikli (iç çamaşırı vs.) reklamların yayınlanması son zamanlarda iyice yaygınlaşmış bulunuyor. Paylaşıma uygunluk açısından, televizyon kanallarını ve internet sitelerini denetleyen belli kuruluşların varlığından haberdar olarak, bir denetleme mekanizmasının bu reklam panoları içinde olması gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada toplumun inançlarına ters düşen, değerlerinin yıpranmasına alenen neden olan ve yaşam kalitesini azaltan uygulamaların önüne geçilmesini rica ediyorum.

«
Gönderen: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Beyazmasa
Alıcı: Başvuru Sahibi
Tarih: 12.05.2014

Başvurunuzda yer alan konu İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetki ve sorumluluk alanında bulunmamaktadır. Konunuz Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı Reklam ve Özdenetim Kurulu yetkisi dahilindedir.

www.rok.org.tr/basvuru.asp web adresinden internet yolu ile başvuru formu doldurabilir ya da iletişim bilgilerinden ilgili kurum yetkililerine ulaşabilirsiniz.

Adres: Nispetiye Cad. Yanarsu Sok. M.Çelik Apt. No:58/2 Etiler / İstanbul
Telefon: (212) 351 63 70 Faks: (212) 351 64 13
E-posta: rok@rok.org.tr

»
Gönderen: Başvuru Sahibi
Alıcı: Reklam Özdenetim Kurulu (ROK)
Tarih: 14.05.2014

Merhabalar;
Son zamanlarda İstanbul’un hemen hemen her yerinde bulunan reklam panolarına verilen reklamlarda “ürünlerden” çok “kadınlar” pazarlanmaya başlandı.

Yapılan bu reklamların uluslararası uygulama esaslarındaki karşılığını bilmemekle beraber toplumun inançlarına ters düştüğünü, değerlerin yıpranmasına neden olduğunu düşünüyorum.

Referans kabul gören uluslararası esasların toplumumuzun düşüncelerini yansıtmadığı düşüncesiyle bu reklamlara acil müdahale edilmesini talep ediyorum.

«
Gönderen: Reklam Özdenetim Kurulu (ROK)
Alıcı: Başvuru Sahibi
Tarih: 15.05.2014

Sayın Başvuru Sahibi,

Hangi markaya ait açık hava reklamları hakkında başvuru yaptığınızı öğrenmemiz mümkün olursa ve varsa bir görseli bizimle paylaşabilirseniz, başvurunuz değerlendirmeye alınabilecektir.

Bilgilerinize sunar, Reklam Özdenetim Kurulu’na göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederiz.

Saygılarımızla,
Reklam Özdenetim Kurulu

»
Gönderen: Başvuru Sahibi
Alıcı: Reklam Özdenetim Kurulu
Tarih: 19.05.2014

Merhabalar

Daha önceki e-postada bahsettiğim toplumsal alanlarda yayınlanan kadını cinsel olarak ön plana çıkartan reklamlara yönelik; sizin tarafınızdan markaları hedef alan çalışmaların yapılması geçici bir çözüm olacaktır. Benim sizlerden talebim, nasıl ki ülkemiz genelinde içki ve sigara reklamlarının yapılması yasak ise, problem olarak tanımlanan reklamların da yayınlanmadan önce denetlenmesini gerektiren bir düzenlemenin yapılması yönünde. Bu şekilde yapılacak bir düzenleme daha kalıcı ve daha sağlıklı olacaktır.

Elimde bu reklamlara yönelik herhangi bir görsel bulunmamakla birlikte rahatsızlığa sebebiyet veren markalar aşağıdaki şekilde sıralanmıştır.

1) Penti
2) Intimissimi
3) İpekyol
4) Mavi
5) Lady Gaga

Yukarıda da ifade edildiği gibi paylaşılan bu marka isimleri, sadece bu markalara yönelik alma isteği ile değil, cinselliği ön plana çıkartan reklamların yapılmasının önüne geçilmesi içindir.

Bilgilerinize sunar, ilginiz için teşekkür ederim.

«
Gönderen: Reklam Özdenetim Kurulu
Alıcı: Başvuru Sahibi
Tarih: 23.05.2014

Sayın Başvuru Sahibi,

Reklam Özdenetim Esaslarının “Ahlaka Uygunluk” başlıklı 2. Maddesinde; “Pazarlama iletişimi, söz konusu ülkenin ve kültürün genel ahlak kurallarına aykırı ifadeler ya da sözel ve görsel unsurlar içermemelidir. Genel ahlak kuralları, toplumumuzun laik ve çağdaş yaşam biçimini yansıtan davranışları olarak yorumlanır” hükmü yer almaktadır.

Reklamlarda tanıtımı yapılan ürünlerin kullanım alanları doğrultusunda gösteriliyor olması ahlaka aykırı bir durum olarak değerlendirilememektedir. Kadınların için üretilmiş bir çorap reklamında, bir iç giyim reklamında, giysi olarak bir eteğin tanıtımının yapıldığı reklamlarda kadın vücudunun ilgili bölümlerinin reklam görsellerinde yer alması ahlaka aykırı nitelikte görülmemektedir. Söz konusu durumlar, ilgili ürün gruplarının günlük hayattaki kullanım şekillerini yansıtmaktadır. Intimissimi, Penti, Mavi markaları için hazırlanan açık hava reklamlarında yer alan görsel sunum cinselliğin istismarı niteliğinde olmadığından ve pornografi içermediğinden Özdenetim Esasları’nın “Ahlaka Uygunluk” başlıklı maddesine aykırı nitelikte görülmemektedir.

Bilgilerinize sunar, Reklam Özdenetim Kurulu’na göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederiz.

Saygılarımızla,
Reklam Özdenetim Kurulu